ZAMAN KIRILMASI: ÇOCUKÇA

İç dünyamızın oluşmaya başladığı, duygularımızın tanım bulduğu ve bunların düşünceleri oluşturduğu o anlar… yani çocukluk anılarımız. Bu anların bir sanatçının sanatına ilham olması çok doğal, hatta ilham olmaktan öte tüm izleyiciyi o anılara götüren eserlerin ortaya çıkması çok daha doğal. Peki ilk bakışta o kadar da karmaşık görünmeyen bu eserlerin büyüleyiciliği nerden geliyor?

Belki kimilerine sadece ‘’canlı renkler, basit şekiller ve neşeli temalardan oluşan bir konseptin dikkat çekmemesi mümkün değil’’ gibi hissettiriyor. Oysaki bu eserler genellikle hayatın karmaşıklığından uzak, basit ve doğrudan bir anlatımla dolu olmasıyla dikkat çeker. Çocukların oyunlarında ve oyuncaklarında görülen basitlik ve masumiyet, yetişkinlerin karmaşık ve çoğu zaman problemli dünyasına bir ayna tutarak başlar ve böylelikle eserler izleyiciyi kendi yaşamını ve değerlerini sorgulamaya teşvik eder. Çocukların saf dünyasının, yetişkinlerin dünyasındaki çelişkileri, adaletsizlikleri ve karmaşıklıkları ortaya koymak için güçlü bir araç haline gelmesi de kaçınılmazdır.

Bu eserler ayrıca zamanın geçişine ve değişime de bir göndermedir. Çocukların oyuncakları, onların büyüme sürecinde geçici ve değişken olanı simgeler. Ancak, bu geçicilik içinde kalıcı ve evrensel duygular yatar. Sanatçılar, bu geçici nesneleri ve anları ölümsüzleştirerek, insan yaşamının döngüselliğini ve her nesnenin, her anın içinde barındırdığı derin anlamı vurgular. Bu şekilde, eserler sadece çocukluk anılarına bir nostalji sunmakla kalmaz, aynı zamanda yaşamın geçici ve değişken doğasını da hatırlatır.

Yukarıda yazdıklarımız odaklı 3 eser seçtik sizler için, dilerseniz kaydırıp okumaya devam edebilirsiniz.

1.08.2024

1.) Ece Ağırtmış / Nest of Suspended Belonging, 2024


Ece Ağırtmış’a ait ‘’Nest of Suspended Belonging’’ adlı eserine baktığımızda yetişkinliğin en büyük sorunlarından biri olan bir yere ait hissedememe ve yuva hissiyatını bulamama gibi hislerin daha çocuksu elementlerle yansıtıldığını görüyoruz. Çünkü çocukluk anılarımızda yuva bizim için doğduğumuz ev veya şehir ve bize bakım veren kişi olarak yer alıyor ve bu duyguyu ilk defa o anılarda keşfediyoruz. Artık hissedilemeyen bu duyguyu yansıtırken de tabiki bakacağımız yer, ilk hissettiğimiz yer olur.


2.) TahToy / Toxic Flowers, 2024

TahToy’un “Toykontakt” sergisi için yaptığı ve sergide dikkatimizi çeken “Toxic Flowers” adlı eserinde, çiçekler, hem saflığı hem de masumiyeti simgelerken, metalik ve keskin şekiller, çocukluktan yetişkinliğe geçişin getirdiği zorlukları ve çelişkileri yansıttığı gözlemleniyor. Eserin bütünselliği, çocukluk basitliğinin, yetişkinlik karmaşıklığıyla birleşiminde yatıyor. Bu birleşim, izleyiciye derin bir duygu deneyimi sunarak, hem geçmişle hem de şu anla bağ kurmasını sağlıyor.

3.) Aysun Oz / İsimsiz, 2023

Aysun Oz’un bu eserinde ise, çocukluğun sadece güzel anılardan ibaret olmadığını fark ediyoruz. Bir çok duyguyla yeni tanıştığımız bu dönemde elbette hüzün, acı ve benzeri negatif duygularla da tanışıyoruz. Bunları görüyor olmak bize çocukluğun mutluluğuna duyulan sonsuz özlemin belki biraz da bir yanılsama olduğunu hissettiriyor.